İstanbul: çok katmanlı şehir

Tersane İstanbul, tarihi Osmanlı donanma tersanelerini yeniden İstanbul’un kalbine taşıyor. Yaklaşık altı asırdır gözlerden uzak kalan tersane bölgesi, kentin bu bölümünün zengin geçmişini gözler önüne seren örnek bir koruma yaklaşımıyla, yeniden kent yaşamının canlı bir parçası olacağı günü bekliyor.

Bolluk ve refah şehri

Eski Şehir ile tarihi Ceneviz mahallesi Galata’yı birbirinden ayıran dingin bir nehir ağzı olan olan Haliç'in, İstanbul’un bugün olduğu noktada kurulmasının asıl “nedeni” olduğunu biliyor muydunuz? Bizans döneminden beri bolluk ve bereketin simgesi olan Haliç, aynı zamanda İstanbul’u Orta Çağ’da Akdeniz’in ve Yakın Doğu’nun en önemli ticaret merkezi haline getiren mükemmel bir doğal liman işlevi görüyordu.

Osmanlılar yükseliyor

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sadece iki yıl sonra, 1455’te Kasımpaşa bölgesindeki bir nehir ağzında Tersane-i Amire (İmparatorluk Tersanesi) kuruldu. Birbiri ardına gelen padişahlar yeni kızaklar ile savaş gemisi yapımında kullanılan havuzlar inşa ettirerek tersaneyi geliştirmeye devam ettiler ve Osmanlı donanmasını, İngiliz ve Fransız donanmasının ardından dünyanın ilk üçü sıralamasına yerleştirdiler. 18. ve 19. yüzyıllara gelindiğinde Tersane-i Amire, Akdeniz’in en büyük tersanelerinden biri haline gelmişti ve günümüzde ünlü Venedik Bienali’ne ev sahipliği yapan Arsenale di Venezia ile sıklıkla karşılaştırılıyordu.

Şehrin içinde ayrı bir şehir

Tersane-i Amire, dünyada gemi inşa sektöründeki teknolojik gelişmeleri aktarmaları için İsveç ve Fransa’dan mühendislerin davet edildiği III. Selim döneminde en parlak zamanını yaşadı. İmparatorluğun ilk buharlı gemilerini inşa etme vizyonuyla, Taşkızak ve Valide Kızağı, pek çok yeni atölye binasıyla beraber aynı dönemde inşa edildi. Dünyanın ilk denizaltılarından ikisi, İsveçli sanayici ve silah tüccarı Thorsten Nordenfelt’ten satın alınarak, 1886’da Taşkızak’ta birleştirildi.

Endüstriyel mirasa saygı duruşu

19. ve 20. yüzyıllarda Haliç, İstanbul’da sanayi üretiminin merkez üssüydü ve bu durum, su kirliliği gibi yerel halk için istenmeyen sonuçlara neden oluyordu. Yerel yöneticiler, 1980’lerde sanayiyi metropol alanlardan uzaklaştırarak Haliç’i “eski ihtişamına” geri döndürmeye karar verdiğinde, donanmaya ait olan tersaneler şehir planlaması kapsamı dışında kalmıştı. 2001’de Camialtı ve Taşkızak tersaneleri şehrin çeperindeki yeni sanayi bölgelerine taşındı. Şimdi, bu tarihi alan, Tersane İstanbul kimliğiyle yeniden doğuyor ve özenle planlanmış çağdaş bir entegre kentsel gelişim projesi olarak şehrin efsanevi geçmişini onurlandırmak için geliyor.

İletişime geçin

Ad soyad
E-posta
Telefon
Proje
Mesaj